İlk kar yağdığında,kardanadam yapılarak,kartopu oynanarak ve karlar üzerinde yürünerek yaşanan romantizm,kendini farklı bir şekilde gösterir iki parmak rayın üzerinde çalışıp, yaşayanlar için.
Gece vakti,projektör ışığında daha da büyük görünen beyaz taneler eşliğinde tren kullanmanın zevki artar.Dayanamayıp ön taraftan alınan bir avuç karın erimeye başlamasıyla oluşan buhar,sigara ve çay dumanına karışır;iki makinistin karla ilgili anlattıkları hikayelere şahit olur…
Korna kar dolmasın diye poşetle sarılır düdüğün ağzı…Kaynayan suyun buharıyla sık sık buğulanan camlar,buz tutmasın diye tuzlu üstüpü ile silinir…Açık olan cam kenarları,kağıt ya da bir parça bez sıkıştırılarak kapatılırken, vurulacak kar yığınının içinde taş veya buz parçası olmaması için dua edilir…
”furgon” denilen personel vagonundaki ya da bekleme yapılan istasyondaki sobanın üzerinde ısınan yemek ve demlenen çayı paylaşarak küçük sıkıntılar unutulsa da daha büyük trajediler belleğinize yerleşir ve yıllarca her kar yağdığında aklınızın ucunda beliriverir…
Sivas ta çalıştığım yıllarda,yoğun tipinin olduğu bir gün Doğu Ekspresini Kars’a doğru götürürken ,Çetinkaya nın hemen çıkışında vurduğumuz kar yığınının altından fırlayan buz parçası, lokomotifin ön tarafındaki küçük camın yerinden çıkarak kumandadaki makinistin yüzüne gelmesine ve burnunun kırılmasına neden olmuştu. Adnan abiye ilk müdaheleyi yapmış ve Çetinkaya ya geri dönmüştük.Bir araçla geri Sivas a göndermek istesek de yolun kapalı olması ve arazi aracının benzininin olmaması nedeniyle yapamamıştık.Adnan abiyi kırık burnuyla Divriği’ye dek götürmüş ve ancak geceki trenle geri Sivas’ a götürebilmiştik.
Bir defasında da bir istasyonda yanımızda başka bir tren olduğu halde karşıdan gelen treni bekliyorduk.Gelen trenin makinistleri yoğun tipiden dolayı yolu farkedememişler ve yanımızdaki trene arkadan çarpmışlardı.Büyük bir gürültüyle yerimizden sıçramıştık. Yan tarafımızdaki vagonlar,çarpmanın etkisiyle akordeon gibi birbirlerine girmişlerdi.Makinist arkadaşların yanına gitmek istemiştim.En fazla elli metre uzaktaki lokomotifin yanına gitmem,tipi ve bir metreyi bulan kar nedeniyle yirmi dakikayı bulmuştu.
Neyse ki arkadaşlar iyiydi ve o tipi ve kar eşliğinde bir tam gün çalışarak yol açılmış ve trenler yol almaya devam edebilmişti.
Ama beni en çok etkileyen olay,işe girişimden sadece birkaç ay sonra bir devremin başından geçeniydi.Dediğim gibi daha yeni işbaşı yapmıştık.Kendi adıma,tren tünele girince bile korkuyordum. Ve ön camdan bakıp sarsıntıdan dolayı rayın altımda bir sağa bir sola gitmesinden dolayı ”raydan ha çıktık ha çıkacağız” diye ödüm patlıyordu.
İşte böyle bir zamanda devrem Ergün, evlendiği eşi nedeniyle Almanya’ya gitmek için gün sayıyordu.Zile’ye doğru bir yük treninde görevliydi.Çamlıbel istasyonunda,bir grup yol işçisini alırlar lokomotife çünkü yola çığ düşmesi tehlikesi vardır ve onlar müdahale edip bunu önleyeceklerdir.Ergün ‘ün çayı hazırdır ve paylaşırlar arkadaşlarıyla.Bildirilen yere gelince durup,işçileri indirirler ve karşılıklı ”kolay gelsin” dilekleriyle uğurlarlar. Oysa düşmesi beklenen çığ sadece birkaç kilometre ileriye düşmüştür zaten.
Önlerindeki devasa kar yığınını gördüklerinde, diğer tarafından çıkmak için dua etmek dışında yapabilecek fazla birşeyleri yoktur aslında.Ama yoğun kar,ilk çarpmada ön camları kırıp içeri dolmuş,Ergün ve ustasını adeta yutup,koca trenin geçmesine de izin vermemiştir.Arkada bulunan Tren şefi ve tren teşkil memuru,bel hizasındaki karda yaklaşık bir kilometre yürüyüp hatboyu telefonundan Çamlıbel istasyonuna haber verir.Hareket memuru hemen telefondaki işçilere bildirir ve iki saat kadar sonra yoğun bir çaba sonucu kardan kurtarılır bizimkiler.
Hemen geri Çamlıbel e varırlar ve istasyondaki sobanın başında titremekten çeneleri birbirine vura vura ısınmaya çalışırlar.Bu esnada işçiler aynı yerde yolu açmak için kalmışlardır.Hareket memurunun sobanın üzerinde sürekli kaynayan suyla yaptığı ıhlamuru içerken kötü haber gelir.Olayın olduğu yerdeki karı temizleyen işçiler,eski yerlerine dönerken çığ düşer üstlerine.Üst başlarının ıslaklığına bakmadan,lokomotifin kırık camlarından giren nefes kesen soğuğa aldırmadan gidip arkadaşlarını kurtarmak için kazma kürek girişirler kara.Sabaha dek süren mücadele sonucunda üç arkadaşlarının cenazesine ulaşırlar.Kurtarılan iki işçi ise kurtarıldıklarına sevinememektedir.
Üç demiryolcuya mezar olan yer ancak ertesi akşam temizlenip yola açılabilir.
Çevrenizde bir kış günü yaptıkları tren yolculuğunun ne kadar uzun sürdüğü hakkında şikayet dolu anılar anlatan insanlar vardır muhakkak.Hatta belki sizin de başınıza gelmiştir.İşte o her beklemenin ardında böyle bir trajedi yatar.Ve o yolun tekrar açılıp trenlerin yoluna devam etmesini sağlayanlar,kırık burnuyla saatlerce hastaneye gitmeye çalışan veya vurdukları kar yığınının altında kalan makinistler;bel hizası karda işini yapmaya çalışan tren şefleri,tren teşkil memurları ve arkadaşının kar altından çıkardığı cansız bedenini defnedemeden tekrar gözyaşları içinde işine koyulan yol işçileridir.Yani ”DEMİRYOLCULAR” dır.
Bilin istedim….
Etiketlerdemiryolcu demiryolları kar yağışı kar lokomotif ve kar makinist tren ve kar